Anadolu türkülerinin pek çoğunda acı, gam, keder, elem ve hasrete rastlarız. Mutluluğu resmeden türkümüz çok azdır. Çünkü Anadolu insanı geçmişten bu güne kadar her zaman keder içinde yüzmüştür. Savaşlar, acılar Anadolu insanını hiç terk etmemiş; bu insan sürekli olarak anne, baba, evlat, eş hasreti çekmiştir.
Gesi Bağları’ndan Sarız Türküsü’ne, Hastane Önünde İncir Ağacı’ndan Sunam’a kadar Anadolu’nun birçok yöresinde türkülerin harcını acılar yoğurmuştur.
Bu sebeple Anadolu insanı her zaman diğerlerine göre biraz daha suskun, biraz daha başı önünde, biraz daha kederlidir. Gelenekleri de ona göre biraz daha ağırdır.
Mesela başkalarının yanında çocuklarını sevmemeleri, savaşta çocuklarını kaybeden anne-babalara karşı olan saygı ve nezaketlerinden gelir.
Acılar onları nazik, hoşgörülü ve ince insanlar haline getirmiştir.
Bu, günümüzde çok anlaşılamayabiliyor çünkü ne eski acılar ne de eski kederler kalmadı. Çoğumuz sakin olmasa da az kayıplı bir hayatın içine doğduk. Belki de artık eski nezaketimizi kaybetmemiz ve eskisi gibi şiirler, türküler söyleyemiyor olmamız acımızı yitirdiğimizdendir.
İnsanı insan yapan belki de acılarıydı. Bu türküler bağrı yanık anaların, dul kalan kadınların, yetim evlatların feryatlarıydı. Artık çoğunlukla bu feryatları duymuyor olmamız, türkü yakamıyor oluşumuzu tetikliyor. Bu acılar yok demiyorum. Sadece bizde bu feryatları duyacak kulak kalmadı.
Bu kulağı tedavi etmek, toplumun, insanların acılarını yeniden fark edebilmek gerekiyor ki nezaketimizi ve anlayışımızı geri kazanalım. Yoksa türkülerimizle birlikte bizler de yok olacağız.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Emirhan AKGÜL
Türkülerimizle birlikte biz de yok oluyoruz
Anadolu türkülerinin pek çoğunda acı, gam, keder, elem ve hasrete rastlarız. Mutluluğu resmeden türkümüz çok azdır. Çünkü Anadolu insanı geçmişten bu güne kadar her zaman keder içinde yüzmüştür. Savaşlar, acılar Anadolu insanını hiç terk etmemiş; bu insan sürekli olarak anne, baba, evlat, eş hasreti çekmiştir.
Gesi Bağları’ndan Sarız Türküsü’ne, Hastane Önünde İncir Ağacı’ndan Sunam’a kadar Anadolu’nun birçok yöresinde türkülerin harcını acılar yoğurmuştur.
Bu sebeple Anadolu insanı her zaman diğerlerine göre biraz daha suskun, biraz daha başı önünde, biraz daha kederlidir. Gelenekleri de ona göre biraz daha ağırdır.
Mesela başkalarının yanında çocuklarını sevmemeleri, savaşta çocuklarını kaybeden anne-babalara karşı olan saygı ve nezaketlerinden gelir.
Acılar onları nazik, hoşgörülü ve ince insanlar haline getirmiştir.
Bu, günümüzde çok anlaşılamayabiliyor çünkü ne eski acılar ne de eski kederler kalmadı. Çoğumuz sakin olmasa da az kayıplı bir hayatın içine doğduk. Belki de artık eski nezaketimizi kaybetmemiz ve eskisi gibi şiirler, türküler söyleyemiyor olmamız acımızı yitirdiğimizdendir.
İnsanı insan yapan belki de acılarıydı. Bu türküler bağrı yanık anaların, dul kalan kadınların, yetim evlatların feryatlarıydı. Artık çoğunlukla bu feryatları duymuyor olmamız, türkü yakamıyor oluşumuzu tetikliyor. Bu acılar yok demiyorum. Sadece bizde bu feryatları duyacak kulak kalmadı.
Bu kulağı tedavi etmek, toplumun, insanların acılarını yeniden fark edebilmek gerekiyor ki nezaketimizi ve anlayışımızı geri kazanalım. Yoksa türkülerimizle birlikte bizler de yok olacağız.
Bursa'da palet fabrikasında yangın! İşte olay yerinden en sıcak fotoğraflar
Gün ışığı miyopinin ilerlemesine engel oluyor
İzmir'de "cennet hurması" kurutuluyor
Dünyanın en büyük varlık yönetim şirketleri
Ekran bağımlılığı göz kuruluğunu artırıyor
Elektriklenen saçlar için uygulayabileceğiniz 8 çözüm önerisi
Sinema salonlarında bu hafta 7 film vizyona girecek