İç Hastalıkları Anabilim Dalı / Romatoloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, 7 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit (AS) Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, geçmeyen bel ağrılarının hafife alınmaması gerektiğini söyledi.
Haber Giriş Tarihi: 07.05.2025 01:34
Haber Güncellenme Tarihi: 07.05.2025 01:36
Kaynak:
İHA
Ankilozan Spondilit adı verilen hastalığın halk arasında ‘omurga’ ya da ‘kalça romatizması’ olarak da bilindiğini kaydeden Prof. Dr. Kısacık, hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi: "Ankilozan Spondilit; genetik temelli, kronik ve ilerlediğinde sakatlığa neden olabilen bir romatizma türüdür. Genellikle 40 yaş altında başlar ve çoğu hasta tanı aldığında henüz 20’li yaşlardadır. Hastalığın en belirgin şikâyeti bel ve kalça bölgesinde yoğunlaşan ağrıdır. Ancak bu ağrı, klasik bel ağrısından farklıdır. Özellikle geceleri artar ve sabaha karşı en şiddetli hâline gelir. İlginç bir şekilde, hareket ettikçe bu ağrı azalır. Ayrıca diz, ayak bileği ve topuk gibi eklemlerde de ağrı ve şişlik görülebilir. Bazı hastalar gözün ön kısmında iltihaplanma (Üveit) şikâyetiyle de bize başvurabilir." TANI GENELLİKLE GEÇ KONULUYOR
En kötü tarafının, hastalığın genellikle geç tanı alması olduğunu ve bu durumun hastalarda sakatlık gelişmesine ve iş gücü kaybına yol açabildiğini belirten Prof. Dr. Kısacık, şöyle devam etti: "Tanısı geç konmuş ve yıllarca çektiği acılar yüzünden ifadesi değişmiş hastalarımın hikâyelerini hala tek tek anımsıyorum. Hastalarıma gerçekten de ne yaşadıklarını anlayabildiğim için her zaman söylediğim gibi; ‘Bu ağrıyı bir siz, bir de ben çok iyi biliyorum. Tanı, genellikle iltihaplı bölgelerin röntgen ya da manyetik rezonans (MR) görüntülemeleriyle konur. Tedavi ise kişiye özel planlanır; ilaç tedavileriyle birlikte yaşam tarzı değişikliklerini de içerir."
Tedavi sonrası hastalarının sıkça, ‘Hocam, tedaviden sonra adeta yeniden doğdum’ diyerek yaşadıkları mutluluğu dile getirdiklerini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, "Evet, bu çok zor bir hastalık. Ancak erken tanı konduğunda tedaviyle yaşam kalitesi ciddi oranda artırılabilir" diye konuştu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Uzmanı uyardı: Geçmeyen bel ağrılarına dikkat!
İç Hastalıkları Anabilim Dalı / Romatoloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, 7 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit (AS) Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, geçmeyen bel ağrılarının hafife alınmaması gerektiğini söyledi.
Ankilozan Spondilit adı verilen hastalığın halk arasında ‘omurga’ ya da ‘kalça romatizması’ olarak da bilindiğini kaydeden Prof. Dr. Kısacık, hastalıkla ilgili şu bilgileri verdi: "Ankilozan Spondilit; genetik temelli, kronik ve ilerlediğinde sakatlığa neden olabilen bir romatizma türüdür. Genellikle 40 yaş altında başlar ve çoğu hasta tanı aldığında henüz 20’li yaşlardadır. Hastalığın en belirgin şikâyeti bel ve kalça bölgesinde yoğunlaşan ağrıdır. Ancak bu ağrı, klasik bel ağrısından farklıdır. Özellikle geceleri artar ve sabaha karşı en şiddetli hâline gelir. İlginç bir şekilde, hareket ettikçe bu ağrı azalır. Ayrıca diz, ayak bileği ve topuk gibi eklemlerde de ağrı ve şişlik görülebilir. Bazı hastalar gözün ön kısmında iltihaplanma (Üveit) şikâyetiyle de bize başvurabilir."

TANI GENELLİKLE GEÇ KONULUYOR
En kötü tarafının, hastalığın genellikle geç tanı alması olduğunu ve bu durumun hastalarda sakatlık gelişmesine ve iş gücü kaybına yol açabildiğini belirten Prof. Dr. Kısacık, şöyle devam etti: "Tanısı geç konmuş ve yıllarca çektiği acılar yüzünden ifadesi değişmiş hastalarımın hikâyelerini hala tek tek anımsıyorum. Hastalarıma gerçekten de ne yaşadıklarını anlayabildiğim için her zaman söylediğim gibi; ‘Bu ağrıyı bir siz, bir de ben çok iyi biliyorum. Tanı, genellikle iltihaplı bölgelerin röntgen ya da manyetik rezonans (MR) görüntülemeleriyle konur. Tedavi ise kişiye özel planlanır; ilaç tedavileriyle birlikte yaşam tarzı değişikliklerini de içerir."
Tedavi sonrası hastalarının sıkça, ‘Hocam, tedaviden sonra adeta yeniden doğdum’ diyerek yaşadıkları mutluluğu dile getirdiklerini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, "Evet, bu çok zor bir hastalık. Ancak erken tanı konduğunda tedaviyle yaşam kalitesi ciddi oranda artırılabilir" diye konuştu.
Kaynak: İHA
En Çok Okunan Haberler
Bursaspor'un 2010 şampiyonluğu dönemin gazete manşetlerinde!
Bursaspor’un ezber bozan zaferi: 2010 şampiyonluğunun 15. yıl dönümü
Sinema salonlarında bu hafta
Türkiye’nin en kalabalık ilçeleri: Bakın Bursa'nın hangi ilçesi ilk 10'da
Geçmişten günümüze en popüler oyunlarımız
Sahipsizler 23. bölümde neler oldu? Sahipsizler yeni bölüm fragmanı yayınlandı mı?
Eşref Rüya yine reytingleri salladı! Eşref Rüya 8. bölümde neler oldu? Eşref Rüya yeni bölüm fragmanı yayınlandı mı?
Yaz aylarında böbrek sağlığını tehdit eden 7 yaygın hata
Babalar Günü ne zaman? 2025 Babalar Günü hangi tarihte kutlanacak?
Diş taşı enfeksiyona neden olur mu? İşte diş taşı hakkında bilinmesi gerekenler...
Hastanede korku dolu anlar kamerada! Genç adam boğazına bıçak dayadı
Herkes Duysun’da bu hafta: Bursa turizm için tek vücut olabiliyor mu?
Bursa'da kazada yaralanan çocuğa sağlık ekiplerinden teselli
Aydın'da kan donduran olay: Otobüs şoförü sokak köpeğini ezdi
İnegöl'de, İshak Paşa 538 yıl sonra rahmetle anıldı