Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ihracat

Herkes Duysun - Ihracat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ihracat haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türkiye'den dev ihracat: 212 ülke ve bölgeye 2 bin 200 çeşit tarım ürünü Haber

Türkiye'den dev ihracat: 212 ülke ve bölgeye 2 bin 200 çeşit tarım ürünü

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ticaret Bakan Yardımcısı Özgür Volkan Ağar, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Tiryakioğlu ve beraberindeki sektör temsilcileriyle Bakanlık'ta bir araya geldi. Burada yaptığı değerlendirmede, ülkenin gıda arz güvenliğinin teminatı olarak gördükleri hububat, bakliyat ve yağlı tohumlu bitkiler sektörünün gelişiminin kıymetli ve stratejik olduğuna işaret eden Yumaklı, sektör temsilcileriyle istişareye büyük önem verdiklerini aktardı. Yumaklı, tarımda planlı üretime geçilmesi için devrim niteliğinde düzenlemeler hayata geçirdiklerini belirterek, "Kendimize bir takvim oluşturmuştuk, bu takvim halihazırda herhangi bir aksamaya meydan vermeden yürüyor. Bu konular, planlı tarımsal üretime geçilmesi, işlenmeyen arazilerin üretime kazandırılması, tarımsal üretim yapılan alanların kayıt altına alınması ve sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılmasıydı. Tarımsal üretimde hem iklim değişikliği hem de diğer hususlar konusunda dayanıklılığımızı artırmak, daha fazla üretim yaparak gıda arz güvenliğine ilişkin herhangi bir problem olmamasını sağlamak ve bunu garanti altına almak için çalışıyoruz." ifadelerini kullandı. Bitkisel üretimin geçen yıl 137 milyon tona ulaştığına ve bunun Cumhuriyet tarihinin rekoru olduğuna dikkati çeken Bakan İbrahim Yumaklı, şöyle devam etti: "İnşallah bu çalışmalarımız tam manasıyla sahaya yansıdığında bu rakamları çok daha yukarılara taşıyacağız. Sözleşmeli üretim, tarımsal üretimin planlanmasında ana unsurlarından biri. Ülke genelinde yaygınlaşması, üretim kapasitesinin artırılmasına yönelik pozitif bir etki oluşturacak. Hem üretim hem de sanayi kısmını da içine alan bir bütün halinde hareket etmemizin yegane yolu sözleşmeli üretimdir." "9 FARKLI ÜLKEYE TARIM MÜŞAVİRLERİ ATADIK" Bakan İbrahim Yumaklı, Türkiye'nin, yaklaşık 9 trilyon dolarlık ticaret hacminin oluştuğu bir coğrafyada bulunduğuna, Doğu Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika bölgelerindeki en büyük tarımsal ürün ihracatçısı ülkelerden olduğuna işaret etti. Türkiye'nin geçen yıl 212 ülke ve bölgeye 2 bin 200 çeşit tarım ürünü ihraç ederek yaklaşık 31 milyar dolarlık ihracat geliri elde ettiğini aktaran Yumaklı, şunları kaydetti: "Bunlar sizlerin başarınız. Bu tecrübeyi daha da etkin kullanmak gerekiyor. Bakanlık olarak bizler çok farklı vesilelerle sektörün farklı unsurlarıyla bir araya geliyoruz. Özellikle 9 farklı ülkeye tarım müşavirleri atadık. Ancak bu arkadaşlarımız sadece o ülkelerden sorumlu değil. Onlara hinterlantlar belirledik. Tarım müşavirleri başta olmak üzere Bakanlığın bütün birimleri ihracatçıların hizmeti için hazır. Elbette hububat, baklagiller ve yağlı tohumlu bitkiler sektöründe bizlere düşen önemli sorumlulukların farkındayız. Sektördeki gelişmeleri doğru bir şekilde analiz etmeye, etkin politika ve strateji belirlemeye çalışıyoruz."

Türkiye'nin tohum ihracatı, ithalatın önüne geçti Haber

Türkiye'nin tohum ihracatı, ithalatın önüne geçti

Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan alınan bilgiye göre, Türkiye'de planlı ve sistemli tohumculuk faaliyetleri 1925-1930'lu yıllarda araştırma enstitüleri ve tohum ıslah istasyonlarının kurulmasıyla başladı. Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Kanunu'nun 1963'te yürürlüğe girmesiyle ülke tohumculuğunda yeni bir döneme geçildi. Sonraki süreçte çıkarılan Tohumculuk Kanunu, tamamlanan alt mevzuatlar ve özel sektör yapılanmasının sağlanmasıyla, yurt içi sertifikalı tohum üretimi ivme kazandı. Sertifikalı tohum kullanımı 2005'ten ve sertifikalı tohum üretimi de 2008'den itibaren Bakanlık tarafından desteklenmeye başlandı. Ülkede sertifikalı tohum üretimi 2002'den itibaren genel artış seyrini sürdürdü. Bu üretim 2002'de 145 bin 227 ton iken 2012'de 646 bin 905 tona yükseldi. Sertifikalı tohum üretimi, 2017'den itibaren her yıl 1 milyon tonun üzerinde gerçekleşti. Bu miktar geçen yıl da 1 milyon 300 bin ton olarak kayıtlara geçti. TOHUM İHRACATI ARTIYOR Türkiye'nin sertifikalı tohum üretimindeki artış, dış ticaret verilerine de yansıdı. Türkiye, yıllar içinde sertifikalı tohumdaki dış ticaret dengesini sağlamayı başarırken, bu alanda kendi kendine yeten ülke konumuna geldi. Türkiye'nin sertifikalı tohum ihracatı, 2016 yılından itibaren her yıl ithalatın üzerinde seyretti. Sertifikalı tohum ihracatı, 2002'de miktar bazında 8 bin 112 ton olurken, 2012'de 37 bin 439 tona, 2022'de 86 bin 412 tona çıktı. Sertifikalı tohum ithalatı ise 2002'de 19 bin 227 ton, 2012'de 33 bin 160 ton, 2022'de de 37 bin 729 ton oldu. Söz konusu ihracat geçen yıl 89 bin 378 ton olarak kayıtlara geçti. Bu dönemde ithalat ise ihracatın altında kalarak 51 bin 384 ton olarak belirlendi. Türkiye'nin tohum ihracatı değer bazında da son 2 yıldır ithalatın üzerine çıktı. İhracat, 2002'de 17 milyon 320 bin dolar iken 2012'de 120 milyon 796 bin dolara yükseldi. İhracat, 2022'de 232 milyon 663 bin dolar, geçen yıl ise 326 milyon 758 bin dolar olarak hesaplandı. İthalat ise 2002'de 55 milyon 292 bin dolar, 2012'de 197 milyon 649 bin dolar oldu. İthalat tutarı, 2022'de 169 milyon 614 bin dolar, geçen yıl ise 249 milyon 563 bin dolar olarak kayıtlara geçti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 5 bin 500 ecdat yadigarı eseri ayağa kaldırdık Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 5 bin 500 ecdat yadigarı eseri ayağa kaldırdık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde Vakıf Haftası Toplu Açılış ve Vakıf İnsan Ödül töreninde konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti; Bu yılki vakıf haftamızı yurt içinde ve yurt dışında restorasyonu tamamlanan 201 vakıf eserinin toplu açılışını yaparak idrak ediyoruz. Hem haftamızın hem de açılışını yaptığımız vakıf kültür varlıklarının ülkemize milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bizden önce 1996-2002 yılları arasında toplamda yalnızca 56 tarihi eserin onarıldığı dikkate alınırsa, Vakıflar Genel Müdürlüğü'müzün nasıl bir başarıya imza attığı görülecektir. Sadece Türkiye içinde sadece Anadolu ve Trakya'da değil dünya üzerinde nerede bizlere ait, atalarımıza ait kültürel miras varsa oraya ulaşıyor ve gün yüzüne çıkarıyoruz. Son 21 yılda ülkemiz içinde ve gönül coğrafyamızın dört bir yanındaki 5 bin 500 ecdat yadigarı eseri yeniden ayağa kaldırdık. "BİZİM KÜLTÜRÜMÜZDE MARİFET İLTİFATA TABİİDİR" Burada tek tek sayamayacağımız pek çok eserin restorasyonunu, imarını ve ihyasını hamdolsun başarıyla gerçekleştirdik. Biraz evvel yaptıkları konuşmalarda hem Vakıflar Genel Müdürlüğü'müz, hem de Kültür Bakanımız yürütülen çalışmalarla özellikle kapsamlı bilgileri bizimle paylaştılar. Ecdadın emanetlerine en güzel biçimde sahip çıkan Vakıflar Genel Müdürlüğü'müzü şahsım milletim adına tebrik ediyorum. Bizim kültürümüzde marifet iltifata tabiidir. Özellikle vakıf kültürümüzün yaşatılmasına öncülük edenleri taltif etmek, onlara emekleri için teşekkür etmek çok önemlidir. Vakıf haftamız münasebetiyle bugün aynı zamanda vakıf insanı olarak Bayram Kızılarslan kardeşimize de ödülünü takdim ediyoruz. İş adamı kimliğinin yanı sıra hayırseverliği ile de maruf olan Bayram Kızılarslan kardeşimiz 6 Şubat depremlerinde ağır hasar alan Malatya Yeni Camii'nin tüm yapım masraflarını üstlendi. Bayram kardeşimizin maddi desteği ile şehrimizin simgelerinden olan bu tarihi eseri inşallah süratle ayağa kaldıracağız. Allah kendisinden razı olsun diyorum. "50 BİN İHTİYAÇ SAHİBİ EVLADIMIZ VAKIFLARIMIZDAN BURS VEYA EĞİTİM ALIYOR" Depremde yıkılan ve hasar gören vakıf eserlerimizin ihyası için gösterilen her türlü çabayı takdirle karşıladığımızı burada ifade etmek istiyorum. Bu hafta dolayısıyla bir kez daha vakıf medeniyetimizin oluşumunda, sürdürülmesinde, muhafazasında emeği geçen herkese ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Ebediyete intihal eden vakıf insanlarımızı ve hayırseverlerimizi rahmetle yad ediyorum. Sadece vakıf eserlerinin korunması ve ihyasında değil kültürel hizmetlerden burslara, muhtaçlara yardımdan cemaat vakıflarına kadar geniş bir alanda genel müdürlüğümüz iftihar kaynağımız olan çalışmalara imza atıyor. İlk-orta-lise ve yükseköğrenim seviyesinde toplam 50 bin ihtiyaç sahibi evladımız vakıflarımızdan burs veya eğitim yardımı alıyor. "İSRAİL İLE İHRACAT VE İTHALAT İŞLEMLERİNİ DURDURDUK" Genel müdürlüğümüzün 7 Ekim'den beri soykırıma uğrayan Gazzeli kardeşlerimize el uzattığını görmekten ayrıca memnuniyet duyuyoruz. Mart ayının sonunda toplam 3 bin tonluk 125 bin gıda kolisi taşıyan 8'inci iyilik gemimizi Gazze'ye uğurladık. Daha sonra bu yardımlarımızı artırarak devam ettirdik, devam ettiriyoruz. Bugüne kadar toplam 50 bin tona yaklaşan insani yardım miktarıyla Türkiye dünyada Gazze'ye en fazla yardım gönderen ülke konumuna ulaştı. İyice canileşen İsrail yönetimini ateşkese zorlamak maksadıyla diplomasi ve ticaret boyutunda baskının dozunu sürekli yükseltiyoruz. İlk etapta 54 ürün grubuna ihracat kısıtlaması getirmiştik. Geçen haftadan itibaren İsrail ile ihracat ve ithalat işlemlerini tüm ürünleri ihtiva edecek şekilde durdurduk. İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açılan soykırım davasına da müdahil olmayı kararlaştırdık. "TÜRKİYE, GAZZE SINAVINI EN BAŞARILI VEREN ÜLKELERDEN BİRİDİR" 15 bini çocuk, 35 bin kardeşimizin hayatına kastedenlerin hukuk önünde hesap vermesi için tüm imkanlarımızı kullanacağız. Bu kararlarımızın bölgede akan kanın durmasını isteyen diğer ülkelere de cesaret aşılayacağına inanıyorum. Filistin halkının en zor günlerinde imdadına koşan aziz milletimiz kardeşlik vazifesini ifa etme yanında insanlığın da vicdanı olmuştur. İçimizdeki kimi işgüzarlar bunu görmese veya gördükleri halde çarpıtsalar da devletiyle, vatandaşıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla Türkiye, Gazze sınavını en başarılı veren ülkelerden biridir. Bunda AFAD'ımızın, Türk Kızılay'ın, Vakıflar Genel Müdürlüğü'müzün ve diğer gönüllü kuruluşlarımızın gerçekten büyük payı vardır. Sizlerin şahsında dünyanın neresinde olursa olsun mazlumlara ve mağdurlara destek olan herkesi tüm kurumlarımızı tebrik ediyorum.  Bizler sevgi ve merhamet medeniyetinin temsilcileriyiz. Nefes alırken havayı, su içerken ırmağı, hasat toplarken toprağı, meyve koparırken ağacı özellikle incitmemeye zarar vermemeye çalışan yüce gönüllü bir kültür ikliminde yetişerek hamdolsun bugünlere geldik. Cenk meydanlarında hasımlarımızla göğüs göğüse muharebe ederken bile gayri meşru gayri insani yollara tevessül etmedik. Sefere çıktığında dalından kopardığı bir meyvenin ücretini bile ödeyen ecdadımız bizlere gerçekten hem örnek olacak hem de iftihar edeceğimiz eşsiz bir miras bırakmıştır. "SON DÖNEMDE ARTAN SERZENİŞLERİN FARKINDAYIZ" Siyasetçiler, kamu görevlileri, yönetim mevkiindekilerin ülkeye ve millete karşı vazifelerini yerine getirme noktasında hiçbir bahanesi olamaz. Milletin dertleriyle dertlenmedikten, sorunlarını çözüm hayır duasını almadıktan sonra hangi vazife olursa olsun insan için yüktür. Eski Türkiye manzaralarını milletimize tekrar yaşatmamakta kararlıyız. Bu konuda özellikle son dönemde artan serzenişlerin farkındayız, tespit ettiğimiz tüm eksiklerin, hataların, varsa ihanetlerin üzerine bundan sonra daha kararlı gideceğiz. Kamu hizmetlerinin sorunsuz ve kusursuz sunulması için her türlü tedbiri alacak, bürokratik atalete hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğiz.

CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: Beyaz et ihracatını yasaklayarak fiyatları düşüremezsiniz Haber

CHP Bursa Milletvekili Sarıbal: Beyaz et ihracatını yasaklayarak fiyatları düşüremezsiniz

Ticaret Bakanlığının geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaya göre, tavuk eti ihracatı, 1 Mayıs'tan 31 Aralık'a kadar sınırlandırıldı. Bu kapsamda Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, CHP Bursa İl Binasında beyaz et ihracatının yasaklanması hakkında basın açıklamasında bulundu. Sarıbal, beyaz ette üretimin kısıtlanmasının çok kötü sonuçlar doğuracağını kaydetti. "İTHALAT ÜZERİNDEN YAPILAN EKONOMİ YOKSULLAŞTIRIR" Sadece ithalat üzerinden yapılan ekonominin yoksulluk getireceğinin altını çizen CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, “Bu yanlış ekonomik politikalardan vazgeçilmesi gerekiyor. Bizler üretmek zorundayız. Yanlış politikaların gözden geçirildiği bu topraklarda üretimin olması gerektiğine inanıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin ekonomi politikası üretim üzerinedir.” şeklinde konuştu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre çiğ süt üretiminin düştüğünü vurgulayan Sarıbal, “Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2 Mayıs 2024 tarihinde 2023 yılına ait Çiğ Süt ve Kırmızı Et Üretim İstatistiklerini yayımladı. Buna göre, 2022 yılında 21 milyon 563 bin ton olan çiğ süt üretimi 2023 yılında binde 4 oranında azalarak 21 milyon 482 bin tona düşmüştür. Bu, aynı zamanda son 6 yılın en düşük çiğ süt üretimidir. TÜİK verileri inek kesimlerinindevam ettiğini göstermektedir. Son yıllarda çiğ sütün fiyatı enflasyon artışına yol açtığı bahanesi ile baskılanmış ve süte maliyetin altında fiyat verilmiştir.Maliyetlerin artmasına karşılık çiğ süt fiyatı aynı oranda artırılmayınca üretici zarar etmekte ve ineklerini kesmek zorunda kalmaktadır. TÜİK’in açıkladığı verilere göre, 2022 yılında 2 milyon 192 bin ton olan kırmızı et üretimi, 2023 yılında yüzde 8,8 artarak 2 milyon 384 bin tona yükselmiştir. Bu artışta inek kesimlerinin yanı sıra 2023 yılında yapılan rekor düzeydeki canlı hayvan ve et ithalatının rolü bulunmaktadır. TÜİK verilerine göre 2023 yılında yapılan toplam 1,4 milyar dolarlık ithalatın kırmızı et olarak karşılığı yaklaşık 309 bin tondur. Yani 2023 yılında toplam 2 milyon 384 bin ton olan kırmızı et üretimin yüzde 13’ü ithalat yoluyla karşılanmıştır. Türkiye 2010 yılından bu yana sürekli olarak canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı yapmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı 2024 yılında 600 bin baş besilik hayvan ithalatına karar vermiş olup, Et ve Süt Kurumu tarafından Uruguay’dan yapılan ithalat devam etmektedir. Yani kırmızı et üretimi ithalat yoluyla artırılmaktadır. 2023 yılı Kümes Hayvancılığı Üretimine ilişkin sonuçlar TÜİK tarafından 14 Şubat 2024 tarihinde açıklanmıştı. Buna göre, 2022 yılında 2 milyon 418 bin ton olan tavuk eti üretimi 2023 yılında yüzde 3,7 azalarak 2 milyon 329 bin tona düşmüştür. Artan nüfusa karşı üretimin azalması iç pazarda tüketimin azalmasına ve fiyatların artmasına yol açmaktadır. Bu gerekçe ile Mayıs 2023’te tavuk eti ihracatı İhracı Kayda Bağlı Mallar Listesine alınmış; 2022 yılında 620 bin ton olan beyaz et ihracatı 2023 yılında 505bin tona düşmüştür. Ticaret Bakanlığı 2024'ün ilk aylarında tavuk eti fiyatlarındaki artışın enflasyonun üzerine çıktığı gerekçesiyle bütün ve parça dahil olmak üzere, tavuk eti ihracatının 1 Mayıs 2024'ten 31 Aralık 2024'te kadar, aylık bazda azami 10 bin ton, toplamda ise bu yıl sonuna kadar 80 bin ton olacak şekilde sınırlandırılmasına karar verilmiştir. TÜİK tarafından 3 Mayıs 2024’te açıklanan verilere göre gerek TÜFE gerekse gıda fiyatları endeksi artmaya devam etmektedir. Nisan 2005’te yüzde 8 olan yıllık enflasyon oranı Nisan 2024’te yüzde 69,8 olmuştur. 2005’te yüzde 3,5 olan yıllık gıda enflasyonu ise Nisan 2024’te yüzde 68,5’e yükselmiştir. TÜİK verilerinden yaptığımız hesaplamaya göre bir önceki yılın aynı ayına göre dana eti fiyatı yüzde 82, kuzu eti yüzde 121, beyaz et ise yüzde 84 artmıştır. Yani beyaz et fiyatlarına yüzde 200 zam yapıldığına ilişkin haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Saray iktidarının uyguladığı ekonomi politikalarından kaynaklanan yüksek enflasyon nedeniyle emekçi ve emeklilerin alım gücü düşmüş; halkımız fiyatı 600-800 liraya ulaşan kırmızı eti sofralarında göremez olmuşlardır. İnsanlar  hayvansal protein ihtiyacını karşılamak için kırmızı et fiyatlarıyla karşılaştırıldığında fiyatları daha uygun kalan tavuk etini tüketebilmekte, bu nedenle tavuk etine olantalep artmaktadır. 2022 yılının ve bu yılın aylık ortalamalarına bakıldığında ayda yaklaşık 30 bin ton tavuk ihracatı gerçekleşmektedir. Bakanlığın verdiği 10 bin ton sınırına ulaşılması halinde önümüzdeki aylarda tavuk eti ihracatının yaklaşık üçte birine düşeceği anlaşılmaktadır. İhracat yasaklandığında yurt içinde kalacak ürün sadece aylık 20 bin ton olup, bu miktar fiyatları etkileyecek büyüklükte değildir. İnsanlarımızın ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşmalarının yolu iç piyasada miktarı yetersiz olan veya fiyatları artan her ürünün ya ithal edilmesi veya ihracatının yasaklanması değildir. Tarım-gıda ürünlerinde arz (üretim) artırılmadığı sürece yüksek enflasyon sorununun çözülmesi mümkün değildir. Gıda enflasyonuyla mücadele için üreticilerindesteklenmesinden veya artışları durdurulamayan girdi maliyetleri kontrol edilmesinden ve bir kısmının devlet tarafından karşılanmasından başka çare yoktur. Aksi halde hiçbir sektörde üreticiler uzun süre zarar ederek üretime devam edemezler. Öte yandan halkımızın ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşamamalarının en önemli nedeninin gelir düzeylerinin düşük olduğu gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır. Saray iktidarının yoksullardan varlıklılara ve yandaşlarına servet transferine dayalı politikaları halkımızın giderek daha da yoksullaşmasına sebep olmaktadır. Soğanda, patateste, narenciyede yağda -örnekler artırılabilir- uygulanan ihracat yasakları fiyatların artmasını önleyemediği gibi mevcut ihracat pazarlarının kaybına da yol açmaktadır. Enflasyonla mücadelenin yolu yasaklar değil, üreticilerin teşvik edilmesi ve girdi maliyetlerinin düşürülmesidir. Bunun yanı sıra üretici-tüketici zincirindeki fahiş fiyatartışlarını kontrol altında tutmak da kamunun öncelikli görevi olmalıdır. Ayrıca milyonlarca emeklinin 10 bin liraya geçinmeye çalıştığı bir ortamda temel gıda ürünlerindeki KDV’nin kaldırılması da bir zorunluluk haline gelmiştir. Türkiye tavuk eti ihracatının yarıdan fazlasının Irak’a yapılmaktadır. İran ve Suriye tavuk eti ihracatında diğer önemli ülkelerdir. İhracatın yasaklanması Türkiye’yi güvenilir ihracatçı olmaktan çıkaracak, ihracat için anlaşma yapan firmaları zor durumda bırakacaktır. Rakip ülkeler (örneğin Brezilya) Türkiye’nin pazarını ele geçirecektir.” dedi Gıda enflasyonu sorununun ihracat kısıtlaması ile önlenemeyeceğini vurgulayan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “Ak Parti tüketimi ve ithalatı önceleyerek gıda enflasyonunu düşürme çabasındalar. Süt üretimi 90 bin ton düştü. Sadece geçen yıl ithal edilen canlı hayvan et 309 bin tondur. Süt hayvanlarını koruyamazsanız et hayvanlarını üretemezsiniz. Süt üretimi bir yılda 90 bin ton azalmış, et üretimi önce arttı sonra 100 bin ton düştü. Yeni bir karar alındı ve beyaz et yani tavuk eti ihracatını kısıtladılar. Aylık 30 bin olan ihracat çok fazla düştü.” dedi. “ÜRÜNÜN UCUZLAMASI İÇİN İKİ ÇÖZÜM VAR” “Fiyatların düşmeyeceği kesin.” diyen Sarıbal, “Bu kısıtlama kısmı bir gerileme yaratabilir ama bunun çok büyük sakıncaları var. Süt ineklerinin ısrarla kasaba gitmesi ve et fiyatlarının düşmemesi örnektir. Ürünün ucuz olmasını istiyorsanız iki şey yapmalısınız. Öncelikle maliyetleri düşürmelisiniz. İkincisi maliyetleri düşünemiyorsanız tüketicinin alım gücünü artırırsınız. Ama ikiside yok.” dedi. "HÜKÜMETİN YÜZDE 10 KDV’Yİ DERHAL KALDIRMASI LAZIM" “Dün açıklanan asgari ücret açlık sınırının altında kaldı.” diyen Sarıbali konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı 57 bin liradır. Beyaz et ihracatını kısarak fiyatların düşeceğini düşünüyorsunuz ama düşmez ve sektöre zarar verir. Beyaz ette üretim kısıtlanması çok kötü sonuçlar doğuracaktır. İhracatçı bir pazar kaybedecektir. Yeniden o pazara girmek büyük bir maliyet ister. Beyaz et ya da kırmızı et lüks ürün değildir gıda hakkıdır, temel haktır. Hükümetin yüzde 10 KDV’yi derhal kaldırması lazım. Bu anlayışla fiyatla düşmeyecektir. Hep aynı şeyleri yapıp farklı bir sonuç elde etmek mümkün değildir. Gıda fiyatlarını, ihracat kısıtı getirerek önleyemezsiniz. Bu iktidar gitmeden halk insanca bir yaşama ulaşamayacak.”

Son 10 yılda Konya'nın ihracatı yüzde 123,75 arttı Haber

Son 10 yılda Konya'nın ihracatı yüzde 123,75 arttı

Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Konya'nın dış ticaret verilerini değerlendirdi. Kentin, tarım ve hayvancılığın yanı sıra savunma sanayisindeki potansiyeliyle ülke ekonomisine önemli katkı verdiğine dikkati çeken Öztürk, Konya'nın 2023'te ihracatının yüzde 1,84 artışla 3 milyar 336 milyon dolar olarak gerçekleştiğini belirtti. Öztürk, Türkiye'nin ihracatta en önemli şehirlerinden birinin Konya olduğunu vurgulayarak, "Yıllık bazda en çok ihracat gerçekleştiren 10'uncu şehir, Konya oldu. Son 10 yıl içinde Konya'nın ihracatı yüzde 123,75 arttı. Konya'nın dış ticaret hacmi 5 milyar doları aştı. Konya'nın ihracat performansında ülke ve ürün çeşitliliğiyle dış ticaret fazlası önemli bir parametredir. Şehrimizin dış ticaret fazlası yaklaşık 1,59 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Konya'nın en fazla dış ticaret fazlası verdiği ilk 5 ülke Irak, ABD, Almanya, Rusya Federasyonu ve İtalya'dır." diye konuştu. KONYA İHRACATTA ÜLKE VE ÜRÜN ÇEŞİDİNDE ÖNE ÇIKIYOR Konya'nın ihracat devi ülkelere dış ticaret fazlası veren şehir olduğunu anlatan Öztürk, şöyle devam etti: "199 ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştiren Konya, iller arasında en fazla ülke çeşidi olan 7'nci il durumundadır. İller arasında ürün çeşitliliği açısından ise 96 farklı ürünle 10'uncu sırada bulunmaktadır. Yıllara göre ihracat yapan firma sayılarımıza baktığımızda her yıl bir önceki yıla göre önemli bir artış göstermektedir. Geçen yıl ihracatçı sayımız bir önceki yıla oranla yüzde 2,05 artarak 3 bin 483'e yükselmiştir. Şehir olarak ihracat ailesine katılım oranı ve yoğunluğunu ihracatımıza çok fazla yansıtamadığımız görülmektedir çünkü firma bakımından 6'ncı sırada olmamıza rağmen gerçekleşen ihracat rakamı bakımında ise 10'uncu sırada bulunmaktayız." İLK ÇEYREKTE İHRACAT 851,3 MİLYON DOLARA ULAŞTI Öztürk, "Martta Türkiye'nin ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,1 azalırken Konya'nın ihracatı yüzde 0,1 artışla 309,75 milyon dolar oldu. 2024 yılı ilk çeyrek ihracatımız da yüzde 6,6 artışla 851,3 milyon dolara ulaştı. Konya otomotiv endüstrisi, ihracatı martta yüzde 15 artarak 80 milyon dolarla en çok ihracat yapılan sektör oldu." ifadelerini kullandı. Selçuk Öztürk, 2024 yılında otomotiv sanayi, makine, iklimlendirme sanayi ve savunma sanayi ihracatından yüksek performans beklediklerinin sözlerine ekledi.

2024'ün ilk iki ayında makine ihracatı 4,4 milyar dolara ulaştı Haber

2024'ün ilk iki ayında makine ihracatı 4,4 milyar dolara ulaştı

Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) verilerinden derlenen verilere göre, yılın ilk 2 ayı sonunda Türkiye'nin serbest bölgeler dahil toplam makine ihracatı 4,4 milyar dolar olarak tespit edildi. Geçen yılın ilk 2 ayında yaşanan yüzde 20 düzeyindeki yüksek artışın baz etkisi gözlense de bu dönemde bir gerileme olmadı. İnşaat ve madencilik makineleri, tekstil ve konfeksiyon makineleri ile gıda sanayi makineleri ihracatı miktar olarak yüzde 29'a değer olarak yüzde 22'ye varan yükseliş oranlarıyla dikkati çekti. Verilere göre, elektrik motorları ve jeneratörler ile takım tezgahları ihracatında miktar olarak yüzde 28'e, değer olarak yüzde 25'e varan gerilemeler meydana geldi. Yaptırımlar nedeniyle ihracatın azalmaya devam ettiği Rusya'ya makine ihracatı, şubat sonunda 130 milyon dolar kadar geriledi. Serbest bölgeler dahil ihracatın ilk 2 ayda 950 milyon dolar olduğu Almanya ve ABD'nin, toplam makine ihracatı içindeki payı yüzde 21,5'e yükseldi. "RUSYA YAPTIRIMLARI RAKİPLERİMİZİ VERİ GİZLER HALE GETİRDİ" MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, ihracat rakamları ve sektördeki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, dünyada yatırımların frene bastığı dönemde, makinecilerin ticari kayıplarını hafifletebilecekleri güçlü bir pazar olan Rusya'ya yönelik yaptırımların dünya makine ticareti üzerindeki etkilerine değinerek, şunları kaydetti: "Rusya'nın savunma ihtiyaçlarında kullanılacağı var sayılan çifte kullanımlı ürünlere yönelik kısıtlamalardan, makine sektörü son dönemde yoğun olarak etkileniyor. Adı konulmamış bir ambargoya dönüşen bu süreçte, yaptırıma tabi ürünler listesindeki belirsizliğin giderek artması, siparişi ve avansı alınırken bu listede yer almayan bir makinenin teslimat sonrasında bakiye beklerken bu muğlak listeye girmiş olması ve paramızın Rusya'da kalması sektörümüzü bir süredir sıkıntıya sokuyor. Bankacılık sistemi üzerinden uygulanan baskı Rusya'ya makine ihracatımızı ilk 2 ayda yüzde 37 kadar düşürdü; sene sonunda kaybımız 1 milyar doları aşabilir. Çin'e bırakıp gittiği bu büyük pazarı geri almanın zorluklarını bilen Batı ise işletmelerini riske sokmadan makinelerini göndermenin yollarını aramaktan vazgeçmiyor. Bu muvazaalı durum makine dış ticareti verilerinde önemli sapmalara sebep oluyor. Makinelerin imalatından ziyade ticaretinden kazanan bazı Avrupa ülkelerinin dış ticaret rakamlarını açıklamakta mütereddit kalmalarını ticaret rotalarındaki kaymalara bağlıyoruz." “MÜŞTERİLERİMİZ YAVAŞLARKEN RAKİPLERİMİZ HIZLANIYOR” Karavelioğlu, küresel sıkılaşma ortamında mali toparlanmaya dair ilk işaretlerin oluşmakta olduğunu söyledi. Karavelioğlu, Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre dünya mal ticaretinin yüzde 5 kadar gerilediği 2023'te, AB makine ve teçhizat üretiminin baz etkisinden arındırılmış fiyatlarla yüzde 1,4 oranında gerilediğinin hesaplandığını vurguladı. Finansman maliyetlerinin, kutuplaşmanın ve bölgesel çatışmaların bu derece yüksek olduğu bir ortamda, gelişmiş ülkelerde risk iştahının azalmasının doğal olduğunu kaydeden Karavelioğlu, şu ifadeleri kullandı: "Aslında Avrupa için bu yönde bir gerileme salgın öncesinde başlamış, tedarik zincirlerindeki bozulmaya yönelik acil tedbirler sayesinde bölgenin zaafları görünmez hale gelmişti. Fakat her ülkenin makine imalat sanayi bu konjonktürden aynı oranda etkilenmiyor. Geçen ay Avro bölgesinde yüzde 46,5 seviyesine kadar gerileyen PMI verisi son yıllarda büyük makine yatırımlarını çekmeyi başarmış olan Hindistan, Brezilya ve Meksika gibi ülkelerde tavan yapmış durumda. Kısacası ana pazarımızdaki müşterilerimiz yavaşlarken gelişmekte olan ülkelerdeki rakiplerimiz hızlanıyor. Makine ihracatçısı ülkeler arasında kıran kırana süren yarışta Almanya ve ABD'ye makine ihracatımızın artmaya devam etmesi teknoloji geliştirme gücümüzün yanında, Batı'daki bağlarımızın sağlamlığını da ortaya koyuyor." "YATIRIMLARIN YOĞUNLUĞU HAKSIZ REKABETE FIRSAT VERMEMELİ" Kutlu Karavelioğlu, üretimin yeniden paylaşımının ve ikiz dönüşümün merkezinde yer alan makine sektörüne yönelik stratejik yaklaşımın 12. Kalkınma Planı'nda da sürdüğüne dikkati çekti. Karavelioğlu, dünyada 2019 ve 2023 arasında toplamda yüzde 12 artan makine ve teçhizat yatırımlarının, Türkiye'de yüzde 70 yükselerek yıllık 168 milyar dolara kadar geldiğini anımsattı. Bu sıra dışı performans ile 2023'te dünya makine teçhizat yatırımları içinde Türkiye'nin payının yüzde 3'e yükseldiğini söyleyen Karavelioğlu, "Bu yatırımların önemli kısmı makine imalatçılarımız tarafından yapıldığından, krizlerin egemen olduğu bu zorlu süreçte makine üretimi dünyada miktar bazında yüzde 12 artarken bizde yüzde 65 arttı. Bu canlılıkta, aynı 4 yılda verilen ve sabit yatırım tutarı toplamda 5 trilyon lirayı aşan teşvik belgelerinin katkısı yadsınamaz. Ancak, bütün faydalarına rağmen teşvik mevzuatının, ithalat rejimimizde dampingli mallara karşı geliştirilen savunma önlemlerini işlevsiz kılarak bir haksız rekabet unsuru oluşturabildiğini de görmeliyiz." diye konuştu. "YERLİYE İTİBAR ETMEYEN BİR TEK GENEL İMALAT SANAYİMİZ KALDI" MAİB Başkanı Karavelioğlu, dünya ticaretinin petrolden sonraki en büyük kalemini oluşturan makinelerdeki teknolojik kutuplaşmanın etkilerinin Türkiye'nin ihracatına olumlu yansımakla birlikte ithalatına fayda sağlamadığının altını çizdi. Karavelioğlu, kendilerinin fiyat, kalite ve teknoloji çeşitliliğiyle Batılı rakipleri arasında iyi bir alternatif oluşturmakta oldukları bu ortamda, sanayicilerin makine satamadıkları Çin'den 12 milyar dolarlık makine ithal ederek dış ticaret açığını 17 milyar dolara taşıdıklarını ifade ederek, şöyle dedi: " 2023 yılı ilk 4 ayından sonra açıklanmamakla birlikte, teşvikle alınmasına izin verilmiş makineler içinde yerli olanların payının enerji yatırımlarında yüzde 89, hizmetlerde yüzde 67, madende yüzde 71 ve tarımda yüzde 96 iken, genel imalat sanayiinde yüzde 39,6 seviyesinde kalmasının öz eleştirisini herkes yapmalıdır. 2023'te verilen 1,25 trilyon lira tutarında yatırım teşvik belgesi kapsamında gümrüksüz ve KDV'siz getirilecek makinelerin payı 18 milyar doları buluyor. 3,3 milyar dolarlık makine ithal ettiğimiz ocak ayında üretimimiz salgından bu yana ilk defa ve yüzde 5,5 gibi ciddi bir oranda geriledi. Ana pazarımızda daralma, Rusya'da zemin kaybı sürerken ithalatın yükselmeye devam etmesi son 4 yıllık üstün performansımızı kesintiye uğratabilecek bir tehdittir."

İhracat payı yüzde 40,3'e yükseldi Haber

İhracat payı yüzde 40,3'e yükseldi

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bakanlığının 2024 yılı bütçesine ilişkin yaptığı sunumda, küresel ekonomide, Kovid-19 salgınının hemen akabinde izlenen güçlü ilk toparlanmanın ardından bu yıl üretim ve ticarette zayıf bir seyir yaşandığını söyledi. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) verilerine göre, mal ticaret hacminin 2023'ün ilk yarısında yıllık bazda yüzde 0,5 oranında azaldığına işaret eden Bolat, bu yavaşlamanın çok sayıda ülkeyi kapsadığını anlattı. Bakan Bolat, Uluslararası Para Fonunun (IMF) ekim raporuna göre, 2022'de yüzde 3,5 olan küresel büyüme oranının 2023'te yüzde 3'e gerilediğine dikkati çekerek, gelecek yıl da yüzde 2,9'a düşeceğinin öngörüldüğünü ifade etti. Dünya Ticaret Örgütünün nisanda yüzde 1,7 olarak tahmin ettiği 2023 küresel mal ticaret hacmi büyüme hızı beklentisinin, ekimde yüzde 0,8'e düşürüldüğünü kaydeden Bolat, "Küresel piyasalarda yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen, Türkiye ekonomisi yatırıma, üretime, istihdama ve ihracata devam etmektedir. 2021 yılında yüzde 11,4 büyüyerek son 50 yılın en hızlı büyüme performansını gösteren ülkemiz, OECD ülkelerine kıyasla oldukça güçlü bir performans sergilerken, mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısı 5,3 puan olmuştur." diye konuştu. Bolat, güçlü büyüme performansını 2022'de de devam ettiren Türkiye'nin, yüzde 5,5'lik bir büyüme kaydettiğine işaret ederek, bunun yaklaşık yarısının mal ve hizmet ihracatından kaynaklandığını belirtti. Türkiye ekonomisinin, bu yıl ilk çeyrekte yüzde 3,9, ikinci çeyrekte ise yüzde 3,8 oranında büyüyerek 12 çeyrek kesintisiz büyüme performansını sürdürdüğünü anlatan Bolat, salgın sonrasında Türkiye'nin büyüme performansıyla dünya ülkelerinden önemli oranda pozitif ayrıştığına vurgu yaptı. Ömer Bolat, uluslararası kuruluşların Türkiye'ye yönelik 2023 yılı büyüme beklentilerine de değinerek, "IMF, 2023 için Türkiye'nin büyüme beklentisini yüzde 1 puan artırarak yüzde 4'e, Dünya Bankası yüzde 1 puan artırarak yüzde 4,2'ye ve OECD de yüzde 0,7 puan artırarak yüzde 4,3'e yükseltmiştir." bilgisini paylaştı. Diğer taraftan 2020 yılı ocak ayında başlayan salgın döneminden bu yana Türkiye'de büyümeyle paralel olarak 3 milyon 914 bin ilave istihdam sağlandığını hatırlatan Bolat, "Şubat ayındaki deprem felaketine rağmen Kapasite Kullanım Oranı, ekim ayında yüzde 77,4 seviyesinde gerçekleşerek bu yılın en yüksek oranına yükselmiştir. Diğer taraftan Orta Vadeli Program ile güven endekslerinde toparlanma izlenmektedir. Sanayi üretiminin de üçüncü çeyrekte önemli bir toparlanma gösterdiğini gözlemliyoruz." ifadesini kullandı. İHRACATA İLİŞKİN GÜNCEL VERİLER Bolat, geçen yıl ihracatın yüzde 12,9 artıp 254,2 milyar dolar seviyesine çıktığını kaydederek, söz konusu dönemde küresel mal ihracatından alınan payın da yüzde 1,02'ye yükseldiğini dile getirdi. Bu yılın ilk iki çeyreğinde ise söz konusu payın yüzde 1,03'e yükseltildiğine dikkati çeken Bolat, "İhracatımız, 2023 yılı ilk çeyreğinde 61,5 milyar dolar, ikinci çeyreğinde ise 61,7 milyar dolar gerçekleşmesinin ardından, üçüncü çeyrekte ise yüzde 3,7 artış ile 64 milyar dolara yükselmiştir. Bu çerçevede Bakanlık olarak yaptığımız etki analizi çalışmasına göre, Kahramanmaraş depreminin, şubat-eylül döneminde ihracatımız üzerindeki olumsuz etkisini, yaklaşık 6 milyar dolar olarak hesaplıyoruz." sözlerini sarf etti. Bakan Bolat, bu yılın ocak-ağustos döneminde küresel ihracat hacmi yüzde 0,9, küresel ithalat hacmi yüzde 2,9 azalırken, küresel ihracat birim değer endeksinin yüzde 4,6, küresel ithalat birim değer endeksinin de yüzde 3,6 azaldığını aktardı. Bolat, "İhracat, yaşanan büyük deprem felaketi, dünya üretiminde gözlenen zayıflama, daralan ticaret hacmi ile dünya ticaret fiyatları ve emtia fiyatlarındaki ciddi düşüşlere rağmen 2023 yılı ocak-eylül döneminde 187,2 milyar dolar ile geçtiğimiz yılın aynı dönemindeki değere yakın gerçekleşmiştir. Önemle vurgulamak istediğim bir diğer gelişme ise katma değerli ürün ihracatındaki artıştır. Geçen yıl yüzde 36,9 olan orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürün ihracatının payı, bu yılın ilk 9 ayında yüzde 40,3'e yükseldi." dedi. İTHALATA İLİŞKİN GÜNCEL VERİLER İthalatın bu yılın ilk çeyreğinde 96,2 milyar dolar, ikinci çeyreğinde 88,2 milyar dolar, üçüncü çeyrekte ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,2 düşüşle 90,1 milyar dolar olarak gerçekleştiğine işaret eden Bolat, böylece yılın ilk 9 ayında ithalatın geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,2 artarak 274,4 milyar dolar olduğunu açıkladı. Bu yılın ağustos ayında cari işlemler açığının 619 milyon dolar olduğunu anımsatan Bolat, "Altın ve enerji hariç tutulduğunda ise cari işlemler hesabında 6,1 milyar dolar ile yılın en yüksek fazlası kaydedilmiştir. Eylül ayında ise cari işlemler hesabında fazla verilmesi beklenmektedir. Orta Vadeli Program kapsamında açığın bu yıl sonuna kadar 42,5 milyar dolara gerilemesi bekleniyor." ifadesini kullandı. "12 BİN 747 FARKLI ÜRÜNÜ DÜNYADAKİ TÜKETİCİ VE ÜRETİCİLERLE BULUŞTURUYORUZ" Bolat, Orta Vadeli Program hedefleri kapsamında ihracatı 2024'te 267 milyar dolara, 2026'da 302,2 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerinin altını çizerek, şu anda toplam 114 bin 560 ihracatçı ile Türkiye markasını 200'den fazla ülke ve gümrük bölgesinde, 12 bin 747 farklı ürünü dünyadaki tüketici ve üreticilerle buluşturduklarını söyledi. Bakanlık olarak, sürdürülebilir bir ihracat artışı ve küresel düzlemde rekabetçilik sağlayabilmek için devlet desteklerini ihracatçı firmalara azami katkıyı sağlayabilecek şekilde kullandırmak gayreti içerisinde olduklarını kaydeden Bolat, "Bu minvalde, 2023 yılında da ihracatçılarımızın yanında olmaya devam ederek mal ihracatı kapsamında yaklaşık 18 bin firmamıza 6,6 milyar lira tutarında destek sağladık." açıklamasında bulundu. Bolat, rekabetçi bir ihracat politikasının, rekabetçi bir finansman ile mümkün olduğuna dikkati çekerek, "İhracatın finansmanı için Türk Eximbank vasıtasıyla ihracatçılara 2022'de 45 milyar dolar, 2023 yılı ilk 9 ayında toplam 29,8 milyar dolar destek sağlanmış olup bu sene sonunda 41 milyar dolar ihracat destek hacmi hedefleniyor. Bankanın toplam müşteri sayısı bu yıl da artmaya devam etmiş olup, verilen desteklerin yüzde 83,7'si KOBİ'lere gitmektedir." diye konuştu. Son dönemde, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile yakın koordinasyon içinde yürütülen çalışmalar sonucunda ihracatçıların finansmana ulaşımını rahatlatacak değişikliklere gidildiğini belirten Bolat, bu kapsamda reeskont kredilerinin günlük limitinin günlük 3 milyar 50 milyon liraya yükseltildiğini anlattı. Bolat, 2028 yılı için küresel mal ihracatında Türkiye'nin payını yüzde 1,3'e, KOBİ'lerin ihracattaki payını yüzde 32'ye, e-İhracatın toplam ihracattaki payını yüzde 10'a, yüksek ve orta-yüksek teknolojili ürün ihracatı payını ise yüzde 50'ye çıkartmayı hedeflediklerini aktararak, bu çerçevede başta Uzak Ülkeler Stratejisi, İslam Ülkeleri İhracat Geliştirme Stratejisi ve Afrika ile Ticareti Geliştirme Stratejisi gibi özel odaklanmış programların hayata geçirildiğini hatırlattı. "2028 YILINDA 200 MİLYAR DOLAR HİZMET İHRACATINI HEDEFLİYORUZ" Uluslararası hizmet ticaretlerinin de Türkiye için çok rekabetçi bir alan olduğunu vurgulayan Bolat, "Bu alanda da Türkiye'nin hizmet ihracatı son 20 yılda 6,5 kat artarak 89 milyar dolara 2022 yılında ulaşmıştı. Bu yılın ocak-ağustos döneminde de yüzde 14 artışla 63,9 milyar doları bulduk. Yıl sonuna kadar hedefimiz 100 milyar doları aşmak. 2028 yılında 200 milyar dolar hizmet ihracatını hedefliyoruz." ifadesini kullandı. Bolat, yurt dışı müteahhitlik hizmetleri sektöründe 1972'den bu yana 135 ülkede 486 milyar dolar tutarında 11 bin 800'den fazla projeyi Türk müteahhitlerin üstlendiğini anımsatarak, hedeflerinin bu yıl sonuna kadar bu rakamı 500 milyar doların üzerine çıkarmak olduğunu söyledi. Bolat, ticaret politikası önlemleri kapsamında 64 ürün grubunda, 23 ülke menşeli 126 dampinge ve sübvansiyona karşı önlemlerin alındığı belirtti. Bakan Bolat, bu yılın ocak-eylül döneminde söz konusu anti damping önlemleri ve ilave gümrük vergileri uygulanan ürünlerden 54,3 milyar dolar ithalat gerçekleştiğini söyledi. Türkiye'de bu yılın ilk 6 ayında e-ticaret hacminin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 110 artışla 652 milyar lira olarak gerçekleştiğini belirten Bolat, "Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'da 2022 Temmuz ayında önemli değişiklikler yapılmıştı. Buradaki amaç, rekabeti bozucu ve sınırlayıcı faaliyetler ile tekelleşmeyi önleyerek çok oyunculu bir pazar yapısının tesis edilmesidir. Bu çalışmalarımız devam edecektir." dedi. "2023'TE 9 BİN 761 FİRMA VE 44 BİN 802 ÜRÜN DENETLENDİ" Son dönemde fahiş fiyat artışları ve stokçulukla mücadele etmek için önemli çalışmalar yaptıklarını aktaran Bolat, otomotiv, emlak ve diğer alanlarda yaptıkları denetimler sonucu 400 milyon liranın üzerinde idari para cezası uyguladıklarını ifade etti. Bolat, emlak sektörüne yönelik piyasa gerçekliğinden uzak, spekülatif fiyat artışları sonucu oluşan tüketici mağduriyetlerini ortadan kaldırmak için çalışmaların sürdüğünü dile getirdi. Gayrimenkul ve ikinci el taşıt satışlarında sahte ilanlarla spekülatif fiyat oluşumlarını engellemek amacıyla getirilen ilan yasağının uygulanmasına bugün başlandığını da hatırlatan Bolat, şöyle konuştu: "Haklı bir gerekçeye dayanmayan fahiş fiyat artışlarına yönelik de 81 ilde piyasa gözetim ve denetim faaliyetlerimiz devam etmektedir. Bu kapsamda, 2023'te 9 bin 761 firma ve 44 bin 802 ürün denetlenmiştir. Şu ana kadar Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu eliyle tespit edilen firmalara 90 milyon lira para cezası uygulanmıştır." Bolat, Cumhuriyet'in 100. yılına özel yaptıkları fiyat indirim kampanyası çağrısının gıdadan tekstile, mobilyadan elektroniğe, beyaz eşyadan kozmetiğe kadar birçok alanda karşılık bulduğunu söyledi. "234 BİN ÜRÜNÜN İTHALATTA DENETİMİ YAPILDI" Dış Ticarette Risk Esaslı Kontrol Sistemi (TAREKS) uygulamasıyla zararlı ve sağlığa aykırı ürünlerin Türkiye'ye gelmemesi amacıyla gümrüklerde denetim uygulandığını bildiren Bolat, "Bu çerçevede 234 bin ürünün ithalatta denetimi yapılmış ve 424 milyon lira idari para cezası uygulanmıştır." diye konuştu. Bolat, tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması, aldatıcı reklamlarla mücadele, fiyat etiketi ile ürün güvenliği ve mesafeli sözleşmelerle ilgili birçok alanda yapılan denetimlerde, 15 Ekim itibarıyla 230 milyon liranın üzerinde idari para cezası uygulandığını ifade etti. Raf ve kasa fiyatı arasındaki farklılıklara ilişkin ise 44 bin 927 işletmede denetimler yapıldığını söyleyen Bolat, "Bu kapsamda 27 milyon lira idari para cezası uygulanmıştır. 516 bin başvuru tüketici hakem heyetleri nezdinde sonuçlandırılarak 2,7 milyar liralık uyuşmazlık da karara bağlanmıştır." dedi. "DEPREMZEDE ESNAFA BU YIL İÇİNDE SAĞLANAN FİNANSMAN TUTARI 139 MİLYAR LİRAYI AŞTI" Bolat, 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerden zarar gören esnafın Halkbank'a olan kredi geri ödemelerinin 2 defa ertelendiğine işaret ederek, "Deprem bölgesinde çok uygun şartlarda, esnaflarımıza sürekli olarak indirimli kredi imkanları sağlamaktayız. Bu çerçevede 2022'den bu yana esnaflarımıza 423,5 milyar lira, yüzde 50 ve yüzde 100 faiz indirimli kredi imkanları sağladık. 2023 yılı içerisinde sağladığımız bu finansmanın tutarı 139 milyar lirayı aşmıştır." ifadelerini kullandı. NİTELİKLİ PERSONEL İSTİHDAM DESTEĞİNİ BİR PERSONEL İÇİN YILDA 136 BİN LİRAYA YÜKSELTTİK" Kooperatiflere verilen desteklere değinen Bolat, özellikle kadın kooperatiflerine önemli hibe destekleri sağlandığına dikkati çekti. Bolat, şunları kaydetti: "Makine, ekipman ve demirbaş alımı desteğini 400 bin liraya çıkarttık. Sergi ve fuar katılımı desteğini 30 binden 60 bine yükselttik. Nitelikli personel istihdam desteğini bir personel için yılda 136 bin liraya, iki personel için 273 bin liraya yükselttik. Öte yandan Kasım 2019'dan bu yana Türkiye dahil 33 farklı ülkeden 143 akreditasyon talebi gelmiştir. Helal Akreditasyon Kurumu toplam 50 akreditasyon kararı almış ve bugüne kadar helal belge sayısı 1200'ü aşmış bulunmaktadır." İhracat ve ithalat beyannamesine ilişkin bilgileri de paylaşan Bolat, "Bu yılın 9 ayında 2,3 milyon ithalat, 3,6 milyon ihracat beyannamesi kapsamında işlemler gerçekleştirildi." dedi. Bolat, gümrüklerin de dijitalleştirildiğine ve modernleştirildiğine işaret ederek, şu ifadeleri kullandı: "Bu yıl Edirne-Pazarkule ile Ardahan-Posof-Türkgözü Gümrük Kapısı modernizasyonunu tamamlayıp hizmete açtık. Ağrı-Doğubayazıt-Gürbulak ve Şanlıurfa-Ceylanpınar Gümrük Kapısı'ndaki modernleştirme devam ediyor. Gümrük süreçleri de BİLGE Gümrük Platformu sayesinde elektronik işleme kavuşturulmuştur. Burada özellikle kaçakçılıkla mücadele konusunda Gümrük Kaçakçılık ve Muhafaza birimimiz yoğun bir mücadele sergilemektedir. Bu yıl 27 Ekim itibarıyla 19 milyar 100 milyon lira değerinde kaçak eşya ele geçirdik. Bunun 3,6 milyar lirası, yaklaşık 8,8 tonunu uyuşturucu oluşturmaktadır." Bakan Bolat, 2024 bütçesini, "kayıt dışı ekonomiyle mücadele", "ticaretin düzenlenmesi, geliştirilmesi ve kolaylaştırılması" ve "tüketicinin korunması, ürün ve hizmetlerin güvenliği ve standardizasyonu" yaklaşımıyla hazırladıklarına işaret etti.

Başkan Çakmak: Çiftçi üretmekten vazgeçmektedir Haber

Başkan Çakmak: Çiftçi üretmekten vazgeçmektedir

Haber: Merve ÖZDEMİR ÇEVİK / HERKES DUYSUN Bursa'da tarımdaki son durumu konuştuğumuz Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak, tarımda 16 yılda büyük kayıplar olduğunu söylerken tarım alanlarımızı koruyamadığımızın altını çizdi. Konu hakkında sözlerine devam eden Başkan Çakmak, "İlin genel arazi dağılımı içinde tarım arazisi 2016 yılında  417.420 hektarla toplam arazinin %38,34’ünü oluştururken, 15 yıl sonra yani 2021 yılında 363.150,00 hektara düşerek % 33,36’ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda yaklaşık 54.000 ha tarım arazisi, tarım dışına çıkartılmıştır. Tarım dışına çıkartılan bu arazilerin büyük kısmı da yerleşim yerleri ve sanayi alanına dönüşmüştür. Ne yazık ki bu kadar verimli topraklara ve iklim koşullarına sahip bir şehirde bile tarım alanlarımızı koruyamamış durumdayız." dedi. ÇİFTÇİ ÜRETMEKTEN VAZGEÇMEKTEDİR Tarım arazilerinin dağılımına baktığımızda son 16 yılda tarla alanlarının son  % 60 paydan, % 39 paylara düştüğünü,  buna karşılık sebze alanları  sabit kalırken, meyvelik alanların % 5, zeytinlik alanların % 3 civarında arttığını söyleyen Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak tarla alanlarının büyük kısmının ise yerleşim yeri ve sanayi amacıyla tarım dışına çıktığını ifade etti. Başkan Çakmak, "En dikkat çekici konu, Bursa gibi iklim koşullarının çok iyi, toprak yapısının tarıma elverişli olduğu koşullarda  hala toprakların nadasa bırakılıyor olması ve daha da vahim olanı tarıma elverişli olduğu halde her yıl daha fazla tarım alanının nedensiz bir biçimde ekilmeden boş bırakılmasıdır.2021 yılı verilerine göre yaklaşık nadas ve tarıma elverişli olduğu halde kullanılmayan arazi toplamı 97.000 ha civarına çıkmıştır. Bursa tarım arazisi varlığının yaklaşık  % 24 ‘ü ekilmemektedir. Bu arazilerin ekilmemesinin başında, arazilerin ekonomik işletme büyüklüğünde olmaması, sulama imkanlarından yararlanılamaması, arazilerin çok fazla hissedara sahip olduğu için kim tarafından ekileceğinin bilinmemesi, köyde toprağı işleyecek genç nüfusun kalmamış olması ve en önemlisi de tarımsal girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeni ile çiftçinin zarar edeceği endişesidir. Yine devlet tarafından verilen desteklerin yetersiz ve çiftçinin ihtiyacı olduğu dönemde verilmemesi de önemli bir etkendir. Nitekim ÇKS kayıt sistemi incelendiğinde toplam işletme sayısı 2016  yılında 97.061 iken 2021 yılında bu sayı 72.105’e düşmüştür. Yani çiftçi üretmekten vazgeçmektedir.2021 yılı verilerinde bile bu işletmelerin de sadece % 49’u ÇKS kaydı yaptırmıştır. Yani çiftçilik yapan işletmelerin yarısı desteklemelerden yararlanma gereği duymamaktadır.Bu durum desteklemelerin çiftçinin yarasına merhem olmadığının açık göstergesidir." dedi. TÜRKİYE’NİN TOPRAK VERİMLİLİĞİ SON 10 YILDA %23 AZALMIŞTIR Yaşanan iklim değişiklikleri ve buna bağlı kuraklıkların tarıma etkisi konusunda ciddi uyarılarda bulunan Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak, "Tarımsal üretim için toprak, su, güneş ışığı, sıcaklık ve oksijene ihtiyaç vardır. İklim, sayılan bileşenlerin hepsine etki eden dinamik bir bileşendir. Bu nedenle; iklim faktörünün tarım sektörü için yarattığı risk, içerdiği bilinmezlikler yüzünden çok yüksek seviyededir. Tarım sektörü ürün verimliliği, ürün deseni, azalan su kaynakları, artan sıcaklık ve gıda güvenliği bakımından iklim değişikliğinden en çok etkilenen ve bu değişikliğe neden olan sektörlerden biridir. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin toprak verimliliği son 10 yılda %23 azalmıştır.Toprak verimliliğinin azalmasıyla birlikte topraktaki organik yapı zayıflamakta ve dolayısıyla bitki besin elementlerinde azalmalar görülmektedir. İklim değişikliği doğal bitki örtüsünde de değişiklilere neden olmaktadır. Bu durumun ülkemizde de, özellikle bozkır alanlarının genişlemesine ve mera alanlarının azalmasına neden olmaktadır. Bütün bu açıklamalar ışığında, gelecekte gıda güvencesinden yoksun, gıdaya erişemeyen bir toplum olmamak için, var olan su kaynaklarımızı korumalı ve amaç dışı kullanımlarını ve kirletilmelerini önlememiz gereklidir. Yine suyun her damlasından tasarruf etmemiz gerekliliğini de doğru okumamız ve suyu en fazla kullanan sektör olan tarımda kayıp kaçak oranlarını minimuma indirecek, su kullanım verimliliğini arttıracak, tarımın bilimsel veriler ışığında yapıldığı tedbirleri ivedilikle almamız gereklidir. Yine var olan su kaynaklarımızın boşa akmasını önlemeli ve suya hasret olan topraklarımızı su ile buluşturacak alt yapıları da tamamlamamız gereklidir."ifadelerini kullandı. 2023 YILI TARIM SEKTÖRÜ İÇİN KRİZ YILI OLMAYA DEVAM EDECEKTİR Tarıma verilen önem, köyünü ve toprağını bırakan çiftçi üzerine konuştuğumuz Başkan Çakmak, bu konuda da önemli sorunların altını çizerken, "2023 yılı tarım sektörü için kriz yılı olmaya devam edecektir" dedi. Başkan Çakmak, "Ülkemizde vahşi kapitalist politikaların önünü açan 1980 askeri darbesinden bu yana, IMF ve Avrupa Birliği dayatmaları ile birlikte tarımsal destekler gittikçe azaltılmış, girdi fiyatları sürekli artmış, çiftçiyi destekleyici kurumlar birer birer kapatılmış ya da özelleştirilmiş, çiftçi özel şirketlerin kucağına itilmiş ve ithalat sopası ile terbiye edilmeye çalışılmış, bütün bunların sonucu tarımsal faaliyetler  üreticilere yeter gelir sağlayamaz olmuştur. 2012 yılında çıkartılan Bütün Şehir yasası ile bir kültür olarak köylülük yok edilmiş, çiftçilik mesleği itibarsızlaştırılmış, kırsal yerleşimler yaşanılır olmaktan çıkarılmıştır. 2002 yılından bu yana ekilir tarım arazisi miktarında 3.5 milyon hektar,  Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçi sayısında yaklaşık  700 bin kişi azalma olmuş, çiftçi tarım desteği talebini dahi terk etmiştir. Köylerde genç nüfus kalmadığı için tarım mevsimlik tarım işçileri ile yapılmaya çalışılır olmuştur. Tarım sektöründe yaşanan olumsuzluklar üretimi ve üretim alanlarını daraltırken, kamu kurumları küçültülüp, müdahale kurumları kapatılıp işlevsizleştirirken, alana hizmet veren özel sektör de günden güne zayıflamaktadır. Tarımsal altyapı sorunlarının çözülmediği, dışa bağımlı girdi fiyatlarının sürekli arttığı, uygun kredi olanaklarının yaratılmadığı, desteklerin yeterli ve zamanında ödenmediği önümüzdeki üretim döneminde iklim koşullarındaki olumsuzluklar da çiftçilerimizi daha zor bir dönemin beklediğini göstermektedir. Rant ve faiz ekonomisi yerine üretim ekonomisine geçilmediği sürece Pandemi süreci ve ülkemizde yaşanan ciddi kuraklık sorununun da etkisiyle 2023 yılı tarım sektörü için kriz yılı olmaya devam edecektir." dedi. KÖYLÜNÜN KÖYE DÖNMESİ VE TOPRAĞINA SAHİP ÇIKMASI İnsanoğlunu doyuran ve giydiren tarım sektörünün, sosyo-ekonomik ve ekonomi-politik önemi ile toplumların, dolayısıyla ülkelerin geleceğinde belirleyici rol oynayan stratejik bir sektör olduğu unutmamamız gerektiğini söyleyen Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak, köylünün köyünde kalıp toprağını bırakmaması için bazı önerileri sıralarken, “Köyde tarımla uğraşanların yaş ortalaması 55 ve üzeridir. Gençlerin köyde kalmasını, gidenlerin de tekrar dönüşünü sağlamak ve köyde yaşamın özendirilmesi için, köydeki okulların eğitim seviyeleri yükseltilmeli, tarımla uğraşanların sosyal güvenceye kavuşması sağlanmalı, sağlık alt yapısına ulaşım kolaylaştırılmalı, köylerin büyük yerleşim yerlerine olan bağlantıları ile köylerdeki sosyal yaşam koşulları iyileştirilmelidir. Detaylı toprak etüt haritalama çalışmaları başlatılmalı, arazi kullanım planlama çalışmaları yapılarak, toprak, su varlıklarımızın sürdürülebilir kullanımları sağlanmalıdır.Tarımsal üretim ve pazarlama kooperatifleri desteklenmeli, çiftçimize örgütlülük bilinci aşılanmalı. Tarımsal mekanizasyon başta olmak üzere tarımda bilgi ve teknoloji kullanımı yaygınlaştırılarak üretim maliyetleri aşağı çekilmelidir. KDV/ÖTV indirimi dahil üreticiyi ve üretimi rahatlatıcı önlemler ivedilikle alınmalı, ek ekonomik destekler açıklanmalı. Stratejik ürünlerde girdi maliyetleri de dikkate alınarak çiftçinin karlı bir üretim yapacağı garanti altına alınarak, alım taban fiyatı üretim sezonu başında açıklanmalı ve çiftçinin zarar etmeyeceği garanti altına alınmalıdır. Ülkemiz mera alanlarının genel yapısı daha çok küçük hayvancılığa uygundur. Bu nedenle bu nedenle büyükbaş hayvan yerine küçük baş hayvan tüketimini özendirici, tüketici tercihlerini değiştirici çalışmalar yapılmalıdır.Hayvancılığın en büyük gider kalemi olan yem maliyetini aşağı çekmek için mevcut mera alanlarının korunması ve ıslah çalışmaları yapılarak iyileştirilmesi gereklidir. Bu mera alanları ıslah edildikten sonra planlama dahilinde küçük çiftçinin hizmetine sunulmalıdır. Orman köylülerinin orman altı meralardan plan dahilinde yararlanması sağlanmalı, özellikle bu tür yerlerde keçi yetiştiriciliği özendirilmelidir. Keçi çalıları, ağaçların alt dallarını yiyerek ormanların bakımını ve budamasını da yaptığı gibi dışkıları ile de ormanları gübrelerler. Yine orman altlarındaki otları yedikleri için orman yangınlarını önlemede de etkilidirler. Bu şekilde iki taraf için de karşılıklı fayda sağlanmış olur.Tarımsal afet fonu kurularak tüm tarım arazileri bu fona dahil edilmeli, oluşacak doğal afetlerdeki çiftçilerin zararları bu fondan karşılanmalıdır." dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.